PostFeatured

Son Güncelleme: 23.06.2025

Damping ve Anti-Damping: Türler, Vergi ve Uygulama Örnekleri

Son Güncelleme: 23.06.2025

26 dk

Uluslararası ticarette fiyat rekabeti, ülkeler arasındaki ekonomik ilişkileri doğrudan etkileyen bir unsur hâline gelmiştir. Özellikle bir malın iç piyasadaki fiyatının altında, yurt dışına satılması anlamına gelen damping uygulamaları, adil rekabeti bozarak yerli üreticileri ciddi şekilde tehdit etmektedir. Bu durum, istihdam kaybı, üretimde azalma ve uzun vadede ekonomik bağımlılık gibi sorunlara yol açabilmektedir. Söz konusu riskleri önlemek amacıyla geliştirilen anti-damping tedbirleri, hem korumacı ticaret politikalarının hem de uluslararası hukuk mekanizmalarının önemli bir parçası olarak öne çıkmaktadır.

Bu içeriğimizde, damping ve anti-dampingin ne olduğunu, damping türlerini, uygulanan vergileri ve dikkat çekici uygulama örneklerini detaylı bir şekilde ele aldık. Keyifli okumalar dileriz!

Damping ve Anti-Damping Uygulamalari

Damping Nedir?

Damping, bir ürünün rekabetçi fiyatlandırma stratejileri kapsamında üretildiği iç pazardaki değerinden daha düşük bir ücrete başka bir ülkeye ihraç edilmesidir. Şirketler, ilgili pazarda fiyat indirimi yaparak o ülkenin yerli firmaları üzerinde baskı kurmakta, zaman zaman haksız rekabet koşulları oluşturabilmektedir. Özellikle uluslararası ticaret alanında faaliyette bulunan firmalar, damping yapan rakipleri sebebi ile ciddi zarar görebilmektedir. 

Dampingin arkasında yatan nedenler farklılık gösterebilmektedir. Şirketler; stoklarını hızlıca eritme, ilgili sektörde lider konuma yükselme veya rakiplerini fiyat savaşı yöntemiyle baskılayıp saf dışı bırakma stratejileri doğrultusunda bu yöntemi tercih edebilmektedir. Örneğin; monopol olmayı hedefleyen bir firma, piyasa müdahalesi ile fiyatlarını aşırı düşürebilmekte ve yerli üreticileri rekabet edemez hâle getirmektedir. Zarar pahasına kısa vadeli rekabetçi fiyatlandırma stratejisi uygulayan bu firmalar, rakiplerinin pazardan çekilmesiyle beraber daha sonra fiyatlarını yükseltmekte ve pazarda tekelleşme eğilimine girmektedir.

Anti-Damping Nedir?

Anti-damping, haksız rekabet oluşturan düşük fiyatlı ithalata karşı yerli endüstriyi korumak amacıyla geliştirilen araçları ve tedbirleri ifade etmektedir. Bu tür uygulamalar, ilgili ülkenin ticaret politikası çerçevesinde birtakım kısıtlayıcı önlemler olarak hayata geçirilmektedir. Serbest piyasa dengesinin bozulmaması adına devlet kurumları veya uluslararası kuruluşlar, damping şüphesi bulunan ürünlere dair soruşturma başlatmakta, elde ettikleri verilere göre ticari yaptırımlar uygulamaktadır. Dünya Ticaret Örgütü (WTO) bünyesinde hazırlanan Anti-Damping Anlaşması (Anti-Dumping Agreement), ilgili önlemlerin uygulama ve denetleme koşullarını düzenlemektedir.

Ücretsiz E-Kitaplarımızı İncelediniz mi?

Anti-damping Uygulamalarının Önemi

Anti-damping uygulamaları; dış ticarette adil rekabetin sağlanması, yerli üreticilerin korunması ve ekonomik regülasyon açısından kritik bir rol oynamaktadır. Damping yoluyla piyasaya sürülen aşırı düşük fiyatlı ithal ürünler, uzun vadede yerli sanayiyi ciddi şekilde tehdit etmektedir. Bu nedenle devletler, anti-damping tedbirleriyle piyasa istikrarını sağlamakta ve stratejik sektörlerin ayakta kalmasını güvence altına almaktadır. Yerli üreticiler ise maliyetlerinin altında fiyatlarla rekabet etmek zorunda kalmadan faaliyetlerini sürdürebilmekte, istihdam korunmakta ve teknoloji yatırımları sekteye uğramamaktadır. Piyasa dengeleri sadece fiyatlarla değil; üretim kapasitesi, tedarik sürekliliği ve yatırım iklimiyle de belirlenmektedir. Anti-damping tedbirleri, bu dengenin bozulmaması ve ülkelerin dışa bağımlı hâle gelmemesi için işlev görmekte olan önemli bir araçtır. 

Anti-Damping Önlemlerinin Ekonomik ve Ticarete Etkileri

Anti-damping uygulamalarının temel görevi, gerçekçi ve sürdürülebilir fiyat oluşumunu sağlarken piyasalarda uzun dönemli rekabetçi denge oluşturmaktır. Böylelikle aşırı fiyat dalgalanmalarından hem yerli işletmeleri hem de tüketiciyi korumak mümkün olmaktadır. Bu tür uygulamaların etki alanı, üç ayrı başlıkta incelenebilmektedir. 

Pazar Dengesi Üzerindeki Etkileri

Damping uygulayan ülkeler, genellikle maliyetin altında fiyatlarla ürün satarak rakip firmaları zor durumda bırakmayı hedeflemektedir. Bu durum, kısa vadede özellikle tüketici bakımından avantajlı gibi görülebilmektedir. Ancak nihayetinde yerli üreticilerin piyasadan çekilmesine, yatırımların durmasına ve arzın dış kaynaklara bağımlı hâle gelmesine neden olmaktadır. Anti-damping önlemleri ile piyasadaki yapay fiyat kırılmalarının önüne geçilerek rekabetin doğal koşullarda gerçekleşmesi sağlanmaktadır. İthal ürünlerin neden olduğu aşırı fiyat indirimi dalgası törpülenerek söz konusu pazarda oluşabilecek tahribat hafifletilebilmektedir. 

Anti-damping tedbirleriyle dengesizlik ortadan kaldırılmakta ve piyasada uzun vadeli istikrar sağlanmaktadır. Öte yandan damping faaliyetlerine göz yumulması hâlinde yerel firmalar kapasite azaltma veya tamamen kapanma noktasına gelebilmektedir. Bu bağlamda anti-damping, arz-talep dengesi çerçevesinde pazar dengeleme işlevi görmektedir. Neticede piyasada olağan dışı ucuz ürün akışı engellenmediği sürece yerli ürünlerin ticari değeri hızla düşmekte, bu durum geniş ölçekli iş kayıplarına neden olmaktadır. 

Yerli Üreticilere Sağlanan Avantajlar

Anti-damping önlemleri, yerli üreticilerin hem iç pazarda rekabet gücünü artırmakta hem de yatırım kararlarını güvence altına almaktadır. Bahsi geçen tedbirler yalnızca anlık bir fiyat kontrolü sağlamamaktadır. Aynı zamanda sektörün teknolojik dönüşümünü, istihdam düzeyini ve finansal sürdürülebilirliğini doğrudan etkilemektedir. Enflasyonist ortamda kâr marjları daralan üreticiler için dampingli ithalat, ürün fiyatlarını baskılayarak yerli arzın geri çekilmesine yol açabilmektedir. Bu durum, iç pazarda üretimin azalmasına ve zamanla ithalata bağımlılığın artmasına neden olmaktadır. Anti-damping vergileri ise bu eğilimi tersine çevirerek yerli üretimin yeniden canlanmasını desteklemektedir. Anti-damping kararları sonrasında üreticiler:

Özellikle sermaye yoğunluklu sektörlerde bu tür koruyucu tedbirler, iç piyasada ölçek ekonomisinin kurulmasını ve yerli firmaların maliyet avantajı elde ederek ihracata yönelmesini de mümkün kılmaktadır. Yerli üreticiler için sağlanan bu avantajlar, orta ve uzun vadede makroekonomik göstergelere de yansımaktadır. Üretim hacmi, istihdam ve katma değer artarken dış ticaret açığı ve cari denge üzerinde de olumlu etkiler görülmektedir.

Küresel Ticaret Üzerindeki Etkiler

Anti-damping önlemleri, küresel ticaretin sadece nicel boyutunu değil, yapısal doğasını da etkilemektedir. Bir yandan adil rekabeti temin ederek kurallı ticareti desteklerken diğer yandan ise politik gerilimlere, misilleme risklerine ve ticaret savaşlarına zemin hazırlayabilmektedir. Dampingli fiyatlarla yapılan ihracat, Dünya Ticaret Örgütü normlarına göre haksız ticaret uygulaması olarak tanımlanmakta, karşılığında uygulanan vergiler bu nedenle meşru savunma aracı olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte anti-damping önlemlerinin yoğunlaşması, küresel ölçekli çekincelere de yol açmaktadır. Serbest ticareti benimseyen ülkeler, sıklaşan korumacı hamleler yüzünden uzun vadede karşılıklı güvensizlik geliştirebilmektedir. Bu durum, çok taraflı ticaret sistemine duyulan inancı zayıflatarak ülkelerin korumacı tutumlara yönelmesini hızlandırabilmektedir. Başlangıçta yerele destek olma niyeti taşıyan yaklaşım, uluslararası arenada gerilimi artıran bir unsura dönüşebilmektedir. 

Örneğin, Avrupa Birliği’nin Çin menşeli çelik ürünlerine karşı uyguladığı yüksek oranlı anti-damping vergileri kısa vadede iç pazarı korumuştur. Ancak Çin’in karşılık olarak AB’den yapılan bazı ithalat kalemlerine sınırlama getirmesine neden olmuştur. Bu tür karşılıklı önlemler, ticaret hacmini daraltmakta ve küresel arz zincirlerini tedirgin etmektedir. 

Gelişmekte olan ülkeler için ise çift yönlü bir etki yaratmaktadır. Bir tarafta yerli sanayinin korunması ile üretim ve istihdam desteklenirken diğer tarafta ise ihraç pazarlarında karşılaşılan vergiler, ülkelerin dış ticaret gelirlerini olumsuz etkileyebilmektedir. Özellikle tekstil, demir-çelik ve petrokimya gibi sektörlerde bu denge oldukça hassastır. Küresel ölçekte anti-damping uygulamaları;

  • Ticaret akışlarını yeniden şekillendirmekte,
  • Tedarik zinciri destinasyonlarını değiştirmekte,
  • Politik-ekonomik bloklar arasında ticaret yönelimlerini yeniden tanımlamaktadır.

OECD Ticaret Politikası Raporları’na göre anti-damping önlemlerinin etkileri sadece anlık ithalat kısıtlamalarıyla sınırlı kalmamaktadır. Bu uygulamalar, uzun vadede yatırım kararlarından tedarik zincirlerinin coğrafi dağılımına dek geniş bir yelpazede dönüştürücü rol oynamaktadır. Dolayısıyla ticaret politikaları tasarlanırken koruyucu önlemlerin ötesinde çok taraflı iş birliğine ve sürdürülebilir büyümeye odaklanmak da hayati önem taşımaktadır.

Damping ile Anti-Damping Arasındaki Farklar

Damping ve anti-damping uygulamalarının gerçek hayata yansımasını daha net bir şekilde anlayabilmek için bu iki kavram arasındaki temel farkların bilinmesi gerekmektedir. Söz konusu farklar, şu temel noktalarda toplanmaktadır:

KriterDampingAnti-Damping
Fiyat Politikasıİhracat fiyatı, iç piyasa değerinin altındadır.İthalata ek vergi uygulanmaktadır. 
AmaçPazar payı elde etmek, rekabeti zayıflatmak. Yerli üreticiyi korumak, zararı telafi etmek. 
Uygulayıcıİhracat yapan ülke veya firma.İthalat yapan ülkenin kamu otoritesi. 
Hukuki DayanakGenellikle ihracat teşvik programı gibi devlet destekleriyle örtülü olarak yürütülmektedir. DTÖ Anti-Damping Anlaşması temelinde yürütülmektedir. 

Damping ve anti-damping uygulamaları, uluslararası ticaret hukukunda sıklıkla ihtilaflara konu olmaktadır. Örneğin, Avrupa Birliği’nin 2009 yılında Çin menşeli çelik borulara karşı aldığı anti-damping önlemleri, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) nezdinde Çin tarafından dava edilmiştir. Dava süreci sonucunda taraflar arasında uzun süren müzakereler yürütülmüştür. Bu vakadan da görüldüğü üzere yaşanan anlaşmazlıklar, aynı zamanda ülkelerin iç hukuk sistemleri ile DTÖ kuralları arasında da gerilimlere yol açmaktadır.

Ücretsiz E-Kitaplarımızı İncelediniz mi?

Damping Türleri

Uluslararası ticaret mevzuatında damping uygulamaları, ihracat koşullarına ve fiyatlandırma stratejilerine göre farklı kategorilere ayrılmaktadır. Bu sınıflandırmalara dair önemli detayları ilerleyen başlıklarda bulabilirsiniz. 

Sürekli Damping

Sürekli damping, ihracatçı firmaların ürünlerini sürekli olarak normal kabul edilen seviyenin altında bir bedele sattıkları, uzun vadeli bir fiyatlandırma politikasıdır.​ Bu tür uygulamalar, genellikle aşağıdaki durumlarda ortaya çıkmaktadır: 

  • Pazar Payını Artırma: Firmalar, yeni bir pazara girerken veya mevcut koşullarda rekabet güçlerini artırma amacıyla yüksek indirimler yaparak ürünlerini daha cazip hâle getirmektedir. 
  • Ölçek Ekonomilerinden Yararlanma: Üretim hacmini artırarak birim maliyet düşürme yoluna giden firmalar, maliyet avantajını fiyatlara yansıtarak dış pazarlarda daha rekabetçi fiyatlar sunabilmektedir. 
  • Talep Esnekliğinden Faydalanma: Farklı ülkelerdeki tüketici taleplerinin esnekliğine göre fiyatlandırma stratejileri belirlenmektedir. Örneğin, fiyat değişimlerine duyarlı pazarlarda daha düşük fiyatlar uygulanarak satış hacmi artırılabilmektedir. 

Bu tür uygulamalar, özellikle gelişmekte olan ülkelerin sanayi sektörlerinde ciddi tahribatlara neden olmaktadır. Örneğin, Avrupa Komisyonu’nun 2022 tarihli çelik sektörü raporunda Çinli üreticilerin Avrupa pazarında beş yıl süresince damping yaptığı kayda geçmiştir. Böylelikle Çin’in her yıl yaklaşık milyarlarca euro değerinde haksız kazanç sağladığı belgelenmiştir. ​Bu örnek, sürekli damping uygulamasının sadece ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik ve hukuki düzeyde de karşılık bulduğunu gözler önüne sermektedir. 

Yıkıcı Damping

İhracatçıların rakiplerini saf dışı bırakma ve pazar üzerinde tekelleşme amacıyla kurguladığı bir ticaret stratejisidir. Bu durum, yalnızca ekonomik değil, hukuki ve diplomatik düzeyde de müdahale gerektiren bir tehdit olarak değerlendirilmektedir. 2011 yılında Whirlpool Corporation, Güney Kore ve Meksika’dan ithal edilen çamaşır makinelerinin ABD pazarında haksız rekabete yol açtığı gerekçesiyle ABD Ticaret Bakanlığı’na başvuruda bulunmuştur. Yapılan soruşturma sonucunda LG Electronics Inc. ve Samsung Electronics Co. Ltd. gibi firmaların ürünlerini ABD pazarında dampingli fiyatlarla sattığı tespit edilmiş, çeşitli maddi yaptırımları uygulanmıştır. Alınan tedbirler ABD’deki yerli üreticilerin pazar paylarını korumalarına bir nebze de olsa yardımcı olmuş, ancak nihayetinde ürün fiyatlarında artışla sonuçlanmıştır. 

Yıkıcı damping; rekabet hukuku, tüketici hakları ve pazarın yapısal dengesi açısından da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde damping soruşturmalarının önemli bir kısmı, bu tür kötü niyetli ticaret uygulamalarına karşı açılmaktadır.

Münferit Damping

Münferit damping (sporadic dumping), genellikle stok fazlası veya talep düşüklüğü gibi nedenlerle geçici olarak başvurulan bir yöntemdir. Sürekli bir stratejiden ziyade kısa vadeli ve durumsal bir fiyatlandırma taktiğidir.​ İlgili uygulamanın özellikleri ise şu şekildedir: 

  • Firmalar, iç piyasada satılamayan fazla ürünleri daha düşük fiyatlarla satarak stoklarını eritmeye çalışmaktadır. 
  • Yeni pazarlara giriş yaparken firmalar, ürünlerinin kabul görüp görmeyeceğini test etmek amacıyla düşük fiyatlarla satış yapabilmektedir. 
  • Sektördeki rakipleri fiyatlarını düşürmeye zorlamak amacıyla da uygulanabilmektedir.

DTÖ Anti-Damping Anlaşması’nda bu tür müdahalelerin sadece pozitif kanıtlara ve objektif incelemeye dayanarak uygulanabileceğini belirtmektedir. Bu nedenle tek seferlik veya geçici damping uygulamaları, sistematik bir zarar kanıtı sunulamadığı sürece anti-damping soruşturmalarına konu edilmemektedir. 

Anti-Damping Önlemleri Nelerdir?

Anti-damping önlemleri, ithal ürün satışında maddi zarar, zarar tehdidi veya yerli sanayide gecikmeli etkiler yarattığının tespit edilmesi hâlinde uygulanmaktadır. İlgili tedbirler ise şunlardır: 

  • Anti-Damping Vergisi (Anti-Dumping Duty): Dampingli ürünlere karşı alınabilecek tek doğrudan önlem, ek mali yükümlülük (vergi) getirilmesidir. İlgili vergi, ürünün normal değeri ile ihracat fiyatı arasındaki fark (marj) kadar olabilmektedir. Anlaşmanın 9. maddesi uyarınca belirlenen damping marjı kadar veya daha düşük oranda vergi konulabilmektedir. Ancak oran, zararın telafisini aşmamalıdır. Böylece önlem hem ticari zararları telafi etmekte hem de orantılılık ilkesine uygun biçimde sınırlandırılmaktadır.
  • Geçici Önlemler (Provisional Measures): Soruşturma sırasında maddi zararın açıkça ortaya konulması hâlinde kesin karar verilmeden önce geçici anti-damping vergisi uygulanabilmektedir. Ancak bu uygulama için süre kısıtlamaları söz konusu olmaktadır. 
  • Geriye Dönük Vergilendirme (Retroactive Measures): Yalnızca çok sınırlı hâllerde geçerli olan bu durumda süre, 90 günü aşmamaktadır.
  • Vergi Süresi ve Gözden Geçirme (Sunset Review): Anti-damping vergileri, genellikle 5 yıllık bir süre için uygulanmaktadır. Süre bitiminde yeni bir inceleme yapılmadığı takdirde önlemler otomatik olarak yürürlükten kalkmaktadır. Yerli sanayinin zarar görmeye devam ettiğini kanıtlayacak veriler sunulması hâlinde önlemler yeniden değerlendirebilmektedir.
  • Fiyat Taahhütleri (Price Undertakings): İhracatçı firma, dampingli satıştan vazgeçmeyi taahhüt ederek vergi uygulanmasını engelleyebilmektedir. 

Sıralan politikalar hem hukuki meşruiyet taşımakta hem de ekonomik istikrarın sürdürülebilirliği açısından kritik bir araç olarak değerlendirilmektedir.

Anti-Damping Önlemleri Ne Kadar Sürede Kaldırılır veya Güncellenir?

Anti-damping önlemleri, uygulamaya alındığı tarihten itibaren en fazla beş yıl süreyle yürürlükte kalmaktadır. Bu sürenin sonunda eğer dampingin ve zararın devam ettiği veya tekrar etme ihtimalinin bulunduğu yönünde yeterli delil sunulmazsa önlem otomatik olarak kaldırılmaktadır. Ancak yerli üreticiler veya ilgili kurumlar, sürenin bitimine yakın, gerekçeli ve belgelenmiş bir başvuru yaparak nihai gözden geçirme soruşturması talep edebilmektedir. 

Nihai gözden geçirme dışında iki tür ek mekanizma daha bulunmaktadır. Ara gözden geçirme; ürün fiyatı, ithalat hacmi veya zarar unsurlarında önemli değişiklikler yaşandığı gerekçesiyle talep edilebilmektedir. Yeni ihracatçı gözden geçirme ise mevcut önlemlerin yürürlüğe girmesinden sonra pazara giren üreticiler için uygulanmakta ve ayrı değerlendirme yapılmasını mümkün kılmaktadır. 

Anti-Damping Vergisi (Anti-Dumping Duty)

Anti-damping vergisi, ithalatta normal değer ile ihracat fiyatı arasındaki farkı kapatma amacıyla uygulanmaktadır. Böylece dampingli ürünün maliyet avantajı ortadan kaldırılmakta, yerli firmalarla rekabetçi fiyatlandırma düzleminde eşitlenmektedir. Anti-damping vergisi, ithalat vergisi kategorisinde bir tedbirdir. Geleneksel gümrük vergilerinden farkı ise damping iddiasının tespitine dayanmasıdır. Anti-damping vergilerine ilişkin süreçler şu şekildedir:

Anti-Damping Vergi Oranlarının Belirlenme Süreci

Anti-damping vergilerinin oranı, somut ve belgelenebilir ekonomik zarara ve matematiksel hesaplamalara dayanmaktadır. Sürecin temel amacı, yerli üretici üzerindeki olumsuz etkiyi telafi edebilecek adil ve orantılı bir vergi yükümlülüğü belirlemektir. Damping marjı, ilgili vergi için üst sınırı oluşturmaktadır. Uygulanacak oran, zararın düzeyine göre ayarlanabilmektedir. Bu noktada “lesser duty rule” yani daha düşük oran kuralı devreye girmektedir. Avrupa Birliği, yalnızca zararı telafi edecek oranda vergi uygulanmasını zorunlu kılmaktadır. ABD gibi bazı ülkeler ise damping marjı kadar yüksek vergi uygulayabilmektedir.

Türkiye’de ise Ticaret Bakanlığı bünyesindeki İthalat Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen soruşturmalarda yerli üreticinin mali verileri, ithalat istatistikleri ve ihracatçının fiyatlandırma politikaları detaylı olarak incelenmektedir. Nihai vergi oranı, damping marjı ile zararın boyutu arasında makul bir denge gözetilerek belirlenmektedir. Süreç boyunca ilgili tüm taraflara savunma hakkı tanınmakta, şeffaflık ilkesine bağlı kalınmaktadır.

Anti-Damping Vergisi Ne Kadar Sürede Yürürlüğe Girer?

Damping tespitinin ardından yapılan inceleme ve resmî karar süreci tamamlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Avrupa Birliği uygulamalarına göre komisyonun koşulları incelediği soruşturma süresi genellikle 14 ayı bulmakta, sürecin ardından vergiler, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte yürürlüğe girmektedir.

Vergi kararının uygulanmasının ardından ithalatçılar, damping marjının kalktığını veya verginin fazla tahsil edildiğini ispatlamaları durumunda iade talebinde bulunabilmektedir. Bu talepler ithalatın gerçekleştiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde yapılmalı ve komisyon tarafından 12 ay içinde karara bağlanmalıdır. Geri ödeme kararlarının en geç 18 ay içinde sonuçlanması gerekmektedir. İade kararı için ödeme süresi ise en fazla 90 gün ile sınırlandırılmaktadır.

Anti-Damping Vergileri Nasıl Hesaplanır?

İlgili vergi türü, damping ve zarar olmak üzere iki farklı marj üzerinden hesaplanmaktadır. Hesaplamada bu iki orandan düşük olanı esas alınmaktadır. Damping marjı, ürünün ihracat fiyatı ile ihracatçı ülkenin iç piyasasındaki satış fiyatı (normal değer) arasındaki farktır. Eğer iç piyasa fiyatı belirlenemiyorsa üçüncü ülkeye yapılan satış fiyatı ya da üretim maliyetine makul bir kâr eklenerek hesaplanan değer esas alınmaktadır. 

Zarar marjı ise yerli üreticilerin ürünü adil rekabet koşullarında satabilecekleri fiyat ile ithal edilen ürünün tüm masrafları eklenmiş nihai maliyet bedeli (CIF fiyat + gümrük vergileri + taşıma vb.) arasındaki farktır. Dış ticarette fiyatların farklılaşması, çoğu zaman piyasa dengesini sarsabilmektedir.

Örneğin, bir ürün üretildiği ülkede 120 dolardan satılırken ihracat fiyatının 80 dolarda sabitlendiğini düşünelim. İthalatçı ülkeye varıp tüm masraflar eklendiğinde ürünün maliyeti 100 dolara yükselmektedir. Aynı ürünü yerel üretici 130 dolardan satışa çıkardığında ortaya çıkan tablo, yabancı satıcının 40 dolarlık (120 – 80) bir damping marjına sahip olduğunu göstermektedir. Yerel üreticinin ise 30 dolarlık (130 – 100) bir fiyat dezavantajıyla karşı karşıya kaldığı anlamına gelmektedir. 

Kimler Anti-Damping Vergisi Öder?

İlgili vergiler, ithalat işlemi sırasında doğrudan ithalatçı firmalar tarafından ödenmektedir. Gümrük beyannamesinin tescili aşamasında uygulanan vergi, dampingli ürünlerin ithalat yoluyla iç pazara girmesi hâlinde devreye sokulmaktadır. İhracatçı firmalar ise dolaylı olarak marjların hesaplanma ve soruşturma süreçlerinde taraf olarak yer almaktadır. Özellikle önlem sonrası dönemde ihracata başlayanlar, kendilerine uygun vergi oranı tespiti için gözden geçirme başvurusunda bulunabilmektedir. 

Anti-Damping Vergisinin Fiyatlar Üzerindeki Etkileri

Anti-damping vergisi, ithal ürünlerin fiyat avantajını ortadan kaldırarak iç pazardaki fiyat dengesini yeniden tesis etmektedir. Böylece yerli üreticiler aşırı düşük fiyat baskısından korunurken piyasa koşulları ise daha öngörülebilir ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşmaktadır. Vergi sonrası dönemde fiyatlar genellikle normal değer seviyelerine yaklaşmakta ve yapay ucuzluk nedeniyle bozulan rekabet yapısı büyük ölçüde dengelenmektedir. 

İthalat Kotaları (Import Quotas)

İthalat kotaları, spesifik bir ürünün ülkeye giriş miktarına üst sınır getiren düzenlemelerdir. Esasen dampingli ürünlerin aşırı miktarda ithalatıyla oluşabilecek piyasa bozulmalarını engellemek amacıyla değil, daha geniş kapsamlı ticaret savunma mekanizmaları içinde kullanılmaktadır. Anti-damping vergilerine ek olarak ya da ayrı bir ticaret politikası tedbiri olarak devreye alınabilen kotalar, yerli üreticilerin aşırı rekabet baskısından korunmasını sağlamaktadır. 

Kıta Gümrük Vergisi

Avrupa Birliği gibi gümrük birliği yapısına sahip oluşumlar, diğer ülkelerden gelen ürünlere karşı ortak tarifeler uygulamaktadır. Söz konusu tarifeler ile genel ithalat vergilendirmesini düzenlerken damping şüphesi bulunan ürünler için ise ayrıca vergiler devreye alınmaktadır. Üye ülkeler, Avrupa Komisyonu koordinasyonunda yürütülen soruşturmalar sonucunda haksız rekabet yaratan düşük fiyatlı ürünlere karşı ortaklaşa önlemler uygulamaktadır. Bu sayede iç pazar bütünlüğü korunmakta, üye ülkeler arası ticaretin bozulması önlenmektedir.

Fiyat Taahhüdü

Damping uyguladığı değerlendirilen bir ihracatçının ithalatçı ülkedeki soruşturma makamına belirlenen taban fiyatın altına inmeyeceğine dair yazılı güvence vermesiyle devreye girmektedir. Bu şekilde uzun süren soruşturma süreçlerine ve vergilendirmeye gerek kalmadan çözüme ulaşılabilmektedir. Ancak ihracatçının taahhüt edilen fiyat seviyelerine uymaması durumunda ithalatçı ülke, geriye dönük vergi tahsilatı da dâhil olmak üzere ağır yaptırımlar uygulama yetkisine sahiptir. 

Koruyucu Tarifeler (Safeguard Tariffs)

Koruyucu tarifeler, ani ve öngörülemeyen ithalat artışlarının yerli üreticilere ciddi zarar vermesi veya tehdit oluşturması hâlinde geçici olarak devreye alınmaktadır. Damping veya sübvansiyondan bağımsız olarak uygulanan bu tedbirler, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Safeguard Anlaşması çerçevesinde şekillendirilmektedir. İthalatın yol açtığı zarar tespit edildiğinde gümrük vergileri artırılmakta veya kotalar getirilmektedir. Önlemler genellikle tüm ülkeleri kapsamakta, belirli ihracatçılara yönelik ayrımcı bir nitelik taşımamaktadır. Örneğin Türkiye, oluklu mukavva ithalatında yaşanan olağan dışı artış nedeniyle 2024 yılında ilgili ürüne üç yıl süreyle koruyucu vergi uygulamıştır. İlgili düzenlemeyle birlikte sırasıyla 87, 86 ve 85 ABD doları tutarında ek gümrük vergisi yürürlüğe girmiştir. 

Sübvansiyon Karşıtı Önlemler (Countervailing Measures)

Sübvansiyonlar ve Telafi Edici Önlemler Anlaşması (SCM Agreement) çerçevesinde tanımlanan bu uygulamalar, sübvansiyonların tespit edilmesi ve yerli üreticilere zarar verdiğinin kanıtlanması hâlinde yürürlüğe sokulmaktadır. Türkiye’de sübvansiyon karşıtı soruşturmalar, 2005 tarihli İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Yönetmelik uyarınca Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Yerli üreticilerin başvurusu doğrultusunda başlatılan bu soruşturmalarda sübvansiyonun türü ve düzeyi, zararın varlığı ve neden-sonuç ilişkisi detaylı biçimde incelenmektedir. 

Teknik Engeller (Technical Barriers to Trade – TBT)

İthalatçı ülkelerin belirli ürünlere yönelik kalite, güvenlik, etiketleme veya sertifikasyon gibi teknik düzenlemeler getirmesiyle ortaya çıkmaktadır. Doğrudan anti-damping vergisi niteliği taşımamakla birlikte ithalatı dolaylı yoldan sınırlamaktadır. Özellikle ürün güvenliği, çevre koruma  ya da kamu sağlığı gibi gerekçelerle uygulamaya alınan teknik standartlar, ithal ürünlerin piyasaya girişini zorlaştırmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü TBT Anlaşması kapsamında yürütülen uygulamalar, ticarette haksız rekabetin teknik yoldan önlenmesine imkân tanımaktadır.

Anti-Damping ile İlgili Yasal Düzenlemeler

Anti-damping alanında ulusal ve uluslararası ölçekte bir dizi yasal düzenleme ve kural yürürlükte bulunmaktadır. Bu düzenlemeler; damping eylemlerinin tespiti, soruşturulması ve yaptırım mekanizmalarının nasıl işleyeceği gibi alanlarda rehber işlevi görmektedir.  

Dünya Ticaret Örgütü (WTO) Kuralları

Agreement on Implementation of Article VI of the GATT (General Agreement on Tariffs and Trade); damping soruşturmalarının yürütülmesi, delil değerlendirme süreçleri, vergi hesaplama yöntemleri ve uygulama süreleri gibi noktaları ayrıntılı biçimde düzenlemektedir. Anlaşmaya göre bir ithalat kaleminde damping tespit edilse bile yalnızca maddi zarara neden olduğu ispatlandığında önlem alınabilmektedir. Soruşturmalar, şeffaflık ve delile dayalı karar alma ilkeleri doğrultusunda yürütülmekte olup, taraflara beyan ve savunma hakkı tanınmaktadır.

Avrupa Birliği Anti-Damping Politikaları

Avrupa Birliği, anti-damping önlemlerini ticaret politikası savunma araçları (trade defence instruments) kapsamında değerlendirmekte, özellikle üçüncü ülkelerden gelen haksız fiyatlı ithalata karşı sıkı bir mevzuat uygulamaktadır. Damping şüphesi doğuran durumlarda Avrupa Komisyonu doğrudan soruşturma başlatabilmekte ya da üretici birliklerinden gelen şikâyetler üzerine inceleme süreci işletmektedir.

Türkiye’de Anti-Damping Yasaları

Türkiye’de Rekabet Kurumu ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen anti-damping düzenlemeleri, 1989 tarihli 3577 Sayılı Kanun’a dayanmaktadır. Ancak 2005 ve 2020’de yapılan değişikliklerle uygulama esasları güncellenmektedir. Bir ürünün Türkiye’ye ihraç fiyatının normal değerinin altında olduğu tespit edildiği takdirde yerli üreticilerin başvurusu üzerine Ticaret Bakanlığı tarafından soruşturma başlatılabilmektedir. Soruşturma sonucunda anti-damping vergisi uygulanabilmektedir.​ Tedbirler, geçici ve nihai olmak üzere iki şekilde uygulanabilmektedir. Geçici önlemler, soruşturma sürecinde zararın artmasını önlemek amacıyla alınmaktadır. Nihai önlemler ise soruşturma sonucunda dampingin ve zararın kesinleşmesi durumunda devreye girmektedir. 

Ücretsiz E-Kitaplarımızı İncelediniz mi?

Anti-Damping Vergisi Uygulanan Ürünler Nelerdir?

Türkiye’de yürürlüğe giren anti-damping tedbirleri, Ticaret Bakanlığı öncülüğünde Resmî Gazete kararları ile ilan edilmekte ve ürün bazında özel olarak tanımlanmaktadır. Uygulamalar, her şirket ve ülke için farklı vergi oranları ile belirlenmektedir. Son yıllarda Türkiye tarafından anti-damping vergisi uygulanan bazı ürünler şunlardır:

  • Menteşe: Sivil hava taşıtlarında kullanılanlar hariç olmak üzere mobilya dâhil tüm menteşe malzemeleri
  • Mobilya Parçaları: Koltuk amortisörleri hariç tüm mobilya ve donanım aksesuarları
  • Askı Aparatları: Şapka askıları, sabit askılıklar, metal dirsek ve bağlantı parçaları
  • Kumaş Türleri: Hazır giyimde kullanılan, Çin ve Pakistan menşeli polyester elyaf karışımlı kumaşlar
  • Alüminyum Ürünleri: Kalınlığı 0.2 mm’yi geçmeyen, haddelenmiş ancak başka bir işlem görmemiş alüminyum şeritler ve yaprak ürünler

Anti-damping önlemleri, sadece ürün değil, aynı zamanda sektör bazlı etkiler de yaratmaktadır. Çelik, tekstil, kimya ve elektronik gibi uluslararası rekabete açık sektörlerde düşük fiyatlı ithalatlar, yerli üreticinin fiyatlandırma gücünü zayıflatarak pazar dengelerini bozmaktadır. Anti-damping vergileri ise sektörel dengesizliklerin önüne geçilmesini sağlamaktadır. 

Firmalar Anti-Damping Tedbirlerine Nasıl Hazırlanmalı?

Firmalar bu bağlamda hem ticaret politikalarını hem de mali yapılarını gözden geçirmelidir. Öncelikle ihracat yapılan pazarlardaki yerel mevzuatların ve yasal uygulamaların yakından takip edilmesi gerekmektedir. Ticaret Bakanlığı’nın açtığı soruşturmalar, gümrük tarife değişiklikleri ve uluslararası anlaşmalar, düzenli olarak izlenmelidir. Bunun yanı sıra ihracat fiyatlandırmaları şeffaf ve belgelenebilir olmalıdır. İç piyasa satış ile ihracat fiyatları arasındaki farklar rasyonel temellere dayandırılmalıdır. Maliyet, kâr marjı ve finansal raporlar gerektiğinde soruşturma makamlarına sunulabilecek düzeyde hazırlanmalıdır. Şirketler, ayrıca şu adımları da atmalıdır:

  • Ticaret mahkemesi veya bakanlık soruşturmalarında hukuki danışmanlık alarak potansiyel riskleri önceden değerlendirmek
  • Maliyet analizlerini detaylı biçimde belgelemek
  • İlgili sektör birlikleriyle iş birliği yaparak ortak savunma stratejileri geliştirmek

Gerekli hazırlıkların yapılması hâlinde haklarında soruşturma açılma durumunda bile firmalar, kendilerini daha güçlü bir şekilde savunma imkânı bulabilmektedir.

Türkiye ve Dünyadan Damping ve Anti-Damping Örnekleri

Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen soruşturmalar sonucunda alınan kararlar, özellikle yerli sanayinin yoğun olduğu alanlara odaklanmaktadır. Çin Halk Cumhuriyeti menşeli seramik karo ve fayanslara karşı 2012 yılında alınan önlem, bu alandaki ilk geniş kapsamlı müdahalelerden biridir. Resmî Gazete’de yayımlanan 2012/25 Sayılı Tebliğ’e göre yerli üreticilerin fiyat baskısı altında kalması nedeniyle bu ürün gruplarına %40’a varan oranlarda anti-damping vergisi getirilmiştir. Özellikle inşaat ve yapı malzemeleri sektöründeki haksız rekabetin dengelenmesi sağlanmaktadır.

Avrupa Birliği ise Çin menşeli ürünlere karşı aldığı sert önlemlerle gündeme gelmiştir. 2019 yılında yürürlüğe giren düzenleme ile Çin’den ithal edilen elektrikli bisikletlere %10 ila %70 arasında değişen oranlarda anti-damping vergisi uygulanmıştır. Avrupa Komisyonu, bu müdahaleyle yenilenebilir ulaşım teknolojilerinde Avrupa içi üreticilerin pazar payını korumayı hedeflemiştir. Uygulama, aynı zamanda Çin’in teşvikli üretim modellerine karşı alınan politik bir pozisyonun göstergesi olarak da yorumlanmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri, anti-damping politikaları daha sistematik ve süreklilik arz eden bir biçimde uygulanmaktadır. 12 Mart 2024 tarihinde yayımlanan ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu (USITC) bültenine göre Çin, Hindistan, Güney Kore ve Tayvan menşeli ince denye polyester elyaf ürünlerine yönelik önlemlerin devamına karar verilmiştir. Komisyon, bu ürünlerde damping marjlarının sürdüğünü ve ithalatın yerli üretim üzerinde hâlâ ciddi bir tehdit oluşturduğunu tespit ederek vergilerin beş yıl daha uzatılmasına hükmetmiştir. 

Bu örnekler, anti-damping önlemlerinin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda politik ve endüstriyel birer araç olarak da kullanıldığını göstermektedir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için ise dış rekabetin yerli sanayi üzerindeki yıkıcı etkilerini dengelemek açısından önemli bir savunma mekanizmasıdır. 

Ücretsiz E-Kitaplarımızı İncelediniz mi?

Damping ve Anti-Damping ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular

Sübvansiyon Nedir?

Sübvansiyon; bir malın üretimini, ihracatını ya da tüketimini desteklemek amacıyla devlet tarafından doğrudan veya dolaylı şekilde sağlanan mali destektir. Vergi indirimi, faiz desteği ya da doğrudan nakit transferi şeklinde olabilmektedir. Burada amaç; yerli üreticiyi güçlendirmek, stratejik sektörleri korumak ya da sosyal dengeyi sağlamaktır.

Fiyat Dampingi Hangi Durumlarda Uygulanmalıdır?

Fiyat dampingi, yeni pazarlara giriş yaparken rakipleri saf dışı bırakmak, üretim fazlasını değerlendirmek ya da ölçek ekonomisiyle maliyet avantajı sağlamak istenen durumlarda uygulanmaktadır. Ancak kısa süreli kazançlardan ziyade uzun vadeli pazar hâkimiyetini hedefleyen planlı bir fiyatlandırma politikasıyla desteklenmelidir.

Dampingin Fiyatlandırma Stratejileri ile İlişkisi Nedir?

Damping, agresif fiyatlandırma stratejilerinin bir uzantısıdır. Özellikle penetrasyon fiyatlandırması ve maliyet altı satış gibi yöntemlerle pazarda yer edinmeye çalışan firmalar, bu tür faaliyetlerle rekabet avantajı sağlamayı hedeflemektedir. 

Damping ve Sübvansiyon Arasındaki Farklar Nelerdir?

Damping, bir ürünün dış pazarda düşük fiyatla satılmasıyken sübvansiyon ise devletin üreticiye doğrudan ya da dolaylı mali destek sağlamasıdır. Damping firmadan, sübvansiyon devletten kaynaklanmaktadır. İlki fiyat politikası, ikincisi kamu müdahalesidir.

Damping Nasıl Tespit Edilir?

Normal satış bedeli, ihraç fiyatı ile karşılaştırılarak tespit edilmektedir. Aradaki farkın anlamlı düzeyde olması ve durumun ithalatçı ülke için zarara sebebiyet vermesi hâlinde dampingin varlığından söz edilebilmektedir. Teknik olarak bu süreç, ithalatçı ülkenin resmî makamlarınca yürütülen soruşturma ile belgelenmektedir. 

Dampingin Yerli Üreticilere Zararları Nelerdir?

Yerli üreticiyi maliyetinin altında fiyatlarla yarışmaya zorlayarak kârlılığı düşürmekte, yatırımları frenlemekte ve istihdamı tehdit etmektedir. Uzun vadede rekabet gücü zayıflamakta, sektör dışa bağımlı hâle gelmektedir. Üstelik bu durum, sadece ekonomik değil, stratejik bir kırılma da yaratmaktadır. 

Uluslararası Ticarette Damping Stratejileri Nelerdir?

Uluslararası ticarette bu stratejiler; sürekli, münferit ve yıkıcı damping şeklinde üçe ayrılmaktadır. Sürekli damping, uzun vadeli fiyat avantajı sağlamak için uygulanmaktadır. Münferit olan ise belirli ürün ya da dönemlerle sınırlı şekilde ortaya çıkmaktadır. Yıkıcı damping, rakipleri piyasadan silmek amacıyla bilinçli şekilde maliyetin altında satış yapmayı kapsayan, en agresif tür olarak kabul edilmektedir. 

Şirketler Nasıl Damping Şikayeti Yapar?

Damping şikâyeti, yerli üreticiler veya üretici birlikleri tarafından Ticaret Bakanlığına yazılı başvuru ile yapılmaktadır. Başvuruda ürün tanımı, ithalatçı ülke, fiyat farkları ve oluşan zarar gibi somut veriler sunulmalıdır. Bakanlık, başvurunun ciddiyetini ve yeterliliğini değerlendirdikten sonra soruşturma açıp açmamaya karar vermektedir. 

Anti-Damping Soruşturması Nedir?

İthal bir ürünün dampingli satılıp satılmadığını ve bu durumun yerli üreticilere zarar verip vermediğini tespit etmek amacıyla yürütülen resmî incelemedir. Ticaret Bakanlığı tarafından başlatılmaktadır; fiyat karşılaştırmaları, zarar analizleri ve pazar verileri üzerinden yürütülmektedir. Soruşturma sonucunda gerekli görmesi hâlinde vergi uygulanabilmektedir.

Bir Ülke Damping Uygulayan Firmalara Nasıl Yaptırım Uygular?

İlgili firmalara anti-damping vergisi uygulanarak mali yük getirilmektedir. Gerekli durumlarda soruşturma dosyası ticaret mahkemesi veya ilgili ulusal denetim organlarına taşınarak daha geniş kapsamlı yaptırımlar da gündeme gelebilmektedir. Bu noktada amaç cezalandırmak değil, rekabetin dengesini yeniden tesis etmektir.

Anti-Damping Tedbirleri İthalatı Nasıl Etkiler?

Uygulanan vergiler, ithalatçı firmaların maliyet yapısını değiştirmektedir. Bazı ürünlerde tedarik zincirleri yeniden şekillenmek zorunda kalmaktadır. Bu durum, yerli üreticiler için koruyucu bir zemin oluştururken dış kaynaklı ürünlerin piyasadaki rekabet gücünü ise sınırlandırmaktadır. 

Türkiye Damping Uygulayan Ülkelere Karşı Hangi Önlemleri Uyguluyor?

Ülkemiz, bu alanda yalnızca bölgesel değil, küresel düzeyde de aktif bir aktördür. 2019 itibarıyla yürürlükteki anti-damping önlemleri sayısında dünyada üçüncü sırada yer almıştır. Aynı yıl itibarıyla toplam 187 önlem yürürlükteyken, bunların 63’ü Çin menşeli ürünlere karşı uygulanmıştır. Bu istatistik, özellikle Uzak Doğu kaynaklı fiyat baskısına karşı sistematik ve sürdürülebilir bir politika izlendiğini göstermektedir.

Ayrıca Türkiye, sadece doğrudan ithalatı değil, bu alanda alınan önlemleri etkisiz kılmaya yönelik dolaylı yolları da dikkate alarak hareket etmektedir. Örneğin, suni ve sentetik dokuma kumaşlara yönelik alınan anti-damping kararına karşı bazı ülkeler üzerinden geçiş yapıldığının tespiti üzerine söz konusu ülkeler de kapsama dâhil edilmiştir.

CTA Image
image

Benzer Yazılar

Intermodal Taşımacılık Nedir? Nasıl Yapılır? (2025)

Küresel ticaretin büyümesiyle birlikte, lojistik süreçlerde verimlilik ve maliyet optimizasyonu her zamankinden daha büyük önem kazanmıştır. Ancak geleneksel taşımacılık yöntemleri, özellikle uzun mesafeli ve çok aşamalı sevkiyatlarda zaman kaybı, yüksek maliyet ve çevresel etkiler gibi ciddi sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bu durum ise firmaları daha sürdürülebilir ve entegre lojistik çözümleri arayışına itmektedir. İşte bu noktada, intermodal […]

E-İhracat
OtherBlogFeatured

Konteyner Taşımacılığı: E-Ticarette En Çok Kullanılan Konteyner Türleri

Küresel ticaretin dijitalleşmesiyle birlikte e-ticaret sektöründe lojistik süreçlerin etkin yönetimi, rekabet avantajı elde etmenin temel unsurlarından biri hâline gelmiştir. Ancak, artan sipariş hacmi ve çeşitliliği karşısında, ürünlerin güvenli, hızlı ve maliyet etkin şekilde taşınması giderek daha karmaşık bir hâl almaktadır. Bu noktada, konteyner taşımacılığı; standartlaşmış yapısı, esnek kullanım alanları ve uluslararası taşımacılıkta sağladığı kolaylık sayesinde […]

E-İhracat
OtherBlogFeatured

Serbest Ticaret Anlaşması Nedir? (E-Ticaret için Önemi)

Küresel ticaret dinamiklerinin hızla değiştiği günümüzde, işletmelerin yeni pazarlara erişim sağlaması artık yalnızca lojistik kapasiteyle sınırlı değildir. Yüksek gümrük vergileri, karmaşık dış ticaret prosedürleri ve ithalat kısıtlamaları, dijitalleşen ticaret ortamında dahi büyümeyi yavaşlatan önemli engeller arasında yer almaktadır. Serbest ticaret anlaşmaları, tam da bu noktada devreye girerek e-ticaret yapan işletmelere daha düşük maliyetle, daha hızlı […]

E-İhracat
OtherBlogFeatured

Bedelsiz İhracat Nedir? Faturası Nasıl Kesilir?

İhracat, işletmeler için küresel pazarlara açılmanın ve rekabet gücünü artırmanın önemli bir yoludur. Ancak, bazı durumlarda firmalar, ticari kazanç elde etmeksizin yurt dışına ürün göndermek zorunda kalabilmektedir. Hediye, numune, tanıtım amaçlı gönderimler veya garanti kapsamında yapılan sevkiyatlar, bu durumlara örnek olarak gösterilebilir. Bu tür işlemler, gümrük ve vergi mevzuatı açısından özel düzenlemelere tabi olup, ihracatçıların […]

E-İhracat
OtherBlogFeatured

Uluslararası Teslim Şekilleri: İhracat ve İthalat Yapanlar için Rehber

İhracat ve ithalat süreçlerinde uluslararası teslim şekilleri seçimi, küresel pazarlarda başarılı olmak ve ticaretini başarıyla yürütmek isteyen işletmeler için oldukça önemlidir. Alıcı ve satıcı arasındaki maliyet ve risk dağılımını belirleyen bu kurallar, lojistik yönetimini doğrudan etkilemektedir. Yanlış seçilmiş bir teslim şekli, ticari anlaşmazlıklara, ek maliyetlere ve operasyonel aksamalara neden olabilir. Bu içeriğimizde, farklı uluslararası teslim […]

E-İhracat
OtherBlogFeatured

Ücretsiz E-Kitaplarımızı İncelediniz mi?

ebook
Hemen İndirdownload
ebook
Hemen İndirdownload
ebook
Hemen İndirdownload
ebook
Hemen İndirdownload
ebook
Hemen İndirdownload
ebook
Hemen İndirdownload
ebook
Hemen İndirdownload
ebook
Hemen İndirdownload
prev
next

Bültenimize Abone Olun!